“Kardan sayfalar yapıp
Tuvale dönen yüreğime çiziyorum yüzünü.
Mürekkep dağıtmaya gelme sevdiğim,
Yanaklarımı dilimlerken kirpiklerin,
Boğum boğum hasret batar gözlerime.
Kalemim kırılır hilal kaşlarında!
Sellere kapılmamıza izin verme sevdiğim.
Ya değdir yüreğimi yüreğine, Ya da al yüreğini yüreğimden.
Yaprak dökümü yaşarken özlemlerim,
Yürüyorum solan ümitlerin üzerinde.
Gözlerinde ısıtıp gönlümü,
Ay ışığında kurutuyorum hayallerimi.
Başı boş tekne misali;
Her dalgada savruluyorum kıyıdan kıyıya.
Küreklerimde yüklü binlerce acı,
Tellal bile bulamaz kaybettiğim amacı.
Gittiğim her yere,
Gözlerini götürdüm gözlerinle…
Sen gibi bakmak istediğimde
Buğulanır göz yaşım!
Sensiz olacağını bildiğim,
Atinin küfününden ilaçlar yapıp
Sürüyorum kimsenin bilmediği yarama…
Düşlerim yine ipe gerilmiş,
Umutlarım serap.
Hayalin her düştüğünde düşlerime,
Soğukta kalmış gibi irkilerek,
Bir kemik tarakla tarıyorum düşlerimi.
Satır başındaki büyük harf gibi,
Bir noktanın ardından olmasın gelişin.
İmgelere gömülüşüne geç kalma sevdiğim.
Sana boyunları bükülmüş,
Yetim mısralı şiirler yazıyorum.,
Ve satır arası kendime bir mezar kazıyorum.
Benden gittin, sana geliyorum. İnanmadın ya;
Bak işte ölüyorum…”
Bir yıl önce bugün sabahın saat beş otuzunda hayata gözlerini yuman Duman’ın gidişi, Bulut’un dünyasının büyüsünü bozmuştu.
Bir yıl sonra yine aynı tarihin sabahın beş buçuğu…
Dostu olan şairin” Mustafa Erkenekli ’nin” “Kardan sayfalar” isimli şiirini Hatırladığı kadarıyla mırıldanmaya başladı.
“Benden gittin,
Sana geliyorum
İnanmadın ya;
Bak işte ölüyorum…”
Mısrasını bitirdikten sonra gülümsedi. Gözleri hafiften kapanıp başı yan tarafa düşüverdi.
Duman’ına doğru yola çıkmıştı artık sevda melekleri eşliğinde…
“Senin de yolun, yolun açık olsun. Bulut öğretmen, Sevdalına selam ilet kalanlardan.