PAŞADAN GELEN BİR MEKTUP
Merhaba Etem Ağabey
Okudum.O yaşamı yeniden anlat deseydin eğer anlatamazdım.Aradan yıllar geçti.
O rezil yaşamdan bukadar güzel bir roman çıkacağını bilseydim,hiç okadar üzülmezdim.
Çok ilginç olacak ama şunu söylemem lazım;
o rolü yeniden oynamak geçti içimden.
Yeni yılın kutlu olsun...01.01.2017
MEHMET AKINCI’DAN MEKTUP VAR
ETEM’İN PAŞA’SININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Osmanlı dışa kapalıydı.Başka dinden olanları önemsemezdi.Özellikle Hıristiyan komşularıyla sürekli savaş durumundaydı.Arapçadan aldığı ‘kefere’ sözcüğü ile aşağıladığı Hıristiyanları çoğunlukla yeniyordu.
1683 Viyana bozgunu ,1699 Karlofça anlaşması Osmanlı Devleti için birer uyarı olmuştu.Ancak yapılan yenileşme çalışmaları yetersiz kalıyordu.Bilim ,teknoloji alanında ilerleyen batı,ekonomik alanda da üstünlük sağladı.Yıllar yüzyıllar böyle geçti.Osmanlı toplumunun üst kesiminde bir batı hayranlığı oluştu.Batılı gibi yaşamak gelişmişlik sanılıyordu. Baskılardan yılan Osmanlı aydınlarının çareyi Batı’ya kaçmakta bulduğu dönemlerde oldu.Öyle yada böyle Osmanlı Batı’yı anlama çalışıyordu.”Asılacaksan İngiliz ipiyle asıl” sözü Batı hayranlığının halkada yayıldığının göstergesidir. Kuşgusuz bütün bunlar Cumhuriyet döneminde yansıdı.Bedri Rahmi aşağıdaki dizelerde Paris’te birilerine öykünerek yaşayan insanlarımızı eleştirmektedir.
Herifçi oğlu Sen Mişel’de koyuvermiş sakalı
Neylesin bizim köyü,netsin Mahmut Makal’ı?
Halkımızın batı ile kitlesel olarak tanışması 1960’larda başladı.İkinci Dünya Savaşı’nda ekonomisi yılıma uğrayan yaşlı Batı’nın bu tarihlerde genç işçiye gereksinmesi vardı.bu eksiğini en iyi karşılayacak ülkelerin başında Türkiye geliyordu.Genç insanlarımız kitleler halinde Batı’ya aktı.Ben gidenler arasında ilköğretim müfettişi bile olduğunu gördüm.Ancak kesin olarak şunu söyleyebiliriz;Gidenler toplumumuzun en alttaki işsiz,yoksul,eğitimsiz kesimlerden de.Gittiği ülkelerde özellikle Almanya’da davul zurna ile karşılandı.
Gidenler içinde gidilenler içinde durum çok parlak görünüyordu önceleri.İşçiler iyi çalışıyordu,iyi kazanıyor,ülkelerine iyi döviz gönderiyorlardı.Yaz tatillerinde memleketlerine gelenlerin en gözde olanları Mercedes’le gelenlerdi.Eh,aralarında silindir şapkalarına renkli bir kuş tüyü takıp gelenler de fena sayılmıyorlardı.Aslında bunlar işin cilasıydı.Yaşananlar durumun göründüğü gibi olmadığını gösterdi.Gidenler uyum sorunu yanında ,aile bireylerini de etkileyen sıkıntılarla karşılaştılar.Yüze vurmayan aile parçalanmaları oldu.Büyük acılar yaşandı.
Gidenlerde de yakınmalar oldu.Onlarda gelenlerin uyumsuzluğundan ,kendilerinden apayrı biçimde yaşadıklarından dem vurmaya başladılar.Her iki yanında günümüzde bile birbirlerine karşı çekinceleri sürüp gideceğe benziyor.
Özellikle yetişkin .aydın insanımızı Batı’ya sürükleyen önemli bir etken daha vardı.Oda darbeler.Aslında bu sürüklenmekten çok ülkeden kaçmaktı.İşte burada yazarımız çıkıyor ortaya.
Etem,1980 darbesi sonunda çok sevdiği öğretmenlik mesleğinden ayrılarak ülkesini terk ediyor.Sıkıntılar,acılar peşini bırakmıyor.Yolu Ülkücülerin önderliğinden Abdullah Çatlı ile kesişiyor.İsviçre’de Aynı hapishanede aynı hücreyi paylaşıyorlar.Ülkelerinde birbirine karşıt düşüncede olan bu iki genç,yaban ellerde aynı yazgıyı paylaşınca can ciğer kuzu sarması olurlar.Ayrıca yurttaş olmanın ruhlarında oluşturduğu duygu derinliğini de yaşayarak anlarlar.(Merak edenler Yazarın Bizim Hücre ile Vatanlı Vatansız adlı yapıtlarını okuyabilirler.)
Uzun yıllar yaşar Etem Yaban ellerde.Dostluklar kurar,düşmanları da olur.İçeri girer.Mahkemelerde sürünür.Sonunda dışarı çıkar.Ülkesine döner.Yaşadıkları ona çok şey öğretmiştir.Sevdiği öğretmenlik mesleğine döner.Onbir yıl çalıştıktan sonra emekliye ayrılır.
Etem’nin yurt içinde ve yurtdışında ilişkileri genellikle toplumların alt kesimleriyle olmuştur.Şimdide doğduğu yer olan Adıyaman’ın Gölbaşı İlçesinde yaşamaktadır.Yazmaya anılarıyla başladı.Sonra romanları geldi.Ayrıca Gölbaşı’nda yerel bir gazetede köşe yazıları da yazıyor.
Etem bu yapıtında nice umutlarla yurt dışına giden bir gencin nasıl hiç ummadığı durumlarla karşılaştığını anlatıyor.Yani önceki romanlarında olduğu gibi yine alttakileri yazıyor.
Gazete haberlerine göre şuanda yabancı ülke hapishanelerinde beşbin insanımız yatıyor.Bunu öğrenince insan ,yazarın nasıl önemli bir konuya parmak bastığını daha iyi anlıyor.
Etem’in beynine sağlık…